Sayfalar

14 Haziran 2010 Pazartesi

Enerji mimarlığı

İnşaat Dünyası dergisinin Haziran 2009 sayısı için yazdığım derlemedir:



Çevresel sorunların son zamanda olağanüstü artış göstermesi ve enerjiye olan talebin artması, mühendislik ve mimariyi yeni çözüm yolları aramaya itiyor. Enerji üretiminin önemli bir bölümünün binalarda gerçekleşmesi sebebiyle binaların enerji performansını arttırmak ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek kaçınılmaz bir hale geliyor. Birleşmiş Milletler 1972 yılında Stockholm Bildirgesi ile çevresel sorunların evrenselliğini kabul etti ve yeni teknolojilerin gerekliliğinin ortaya koydu. 1997 yılında imzalanan Kyoto Protokolü kapsamında da küresel ısınmanın sebebi olan CO2 salınımının azaltılması yönünde kararlar alınması gerekiyor. Bilindiği gibi Türkiye’nin CO2 salınımı her geçen sene artıyor. Son verilere göre Türkiye’de kişi başına karbon salınımı 4,5 ton ve bu miktar bir tedbir alınmadığı takdirde her geçen gün artma eğiliminde.

Bu bağlamda sektörde “Enerji Mimarlığı”nın rolü gün geçtikçe artmakta. Enerji mimarlığı temel olarak yapıların kendi enerjileri üretmesini, yenilenebilir olmayı öngörüyor ve güneş, rüzgâr gibi zaten var olan enerjilerin kazanılmasını içeriyor. Ülkemizde ilk olarak ODTÜ tarafından projelendirilen Güneş evi Diyarbakır’da uygulamaya geçirilmişti. Ardından Mart ayında Bodrum’da yeni bir güneş evi için tanıtım yapıldı. Dünyada ise birçok örnek mevcut.

Güneş evlerini İskandinavya gibi oldukça soğuk iklime sahip bölgelerde de inşa etmek mümkün. İsveç’in Malmö kentinde Dr. Karin Adalberth’e ait ev bu örneklerden sadece birisi. Adalberth’e ait bu ev çatısına kurulmuş 32 m2’lik güneş panelleri sayesinde yıllık ihtiyacından daha fazla elektrik enerjisi üretebiliyor.
GÜNEŞ EVİ İNŞASI İKİ TEMEL SİSTEME DAYALI
Döneminin önemli mimar mucit ve fütüristlerinden olan Buckminster Fuller’in insanlığın yenilenebilir enerjilere yöneleceğine olan inancının peşinden giden Trevor Lee, William McDonough, Edward Mazria, Ken Yeang gibi isimler dünyanın enerji dostu, güneş evlerini tasarlayan ve uygulayan ilk isimler oldu. Günümüzde güneş evi inşa etmek için iki temel sistem kullanılıyor: Aktif sistemler ve pasif sistemler. Harici mekanik pompalama sitemleri olmaksızın ısının güneşten toplanıp dağıtılmasıyla gerçekleşen sistemlere pasif sistem adı veriliyor. Gündüz pencereler, duvarlar ve zemin gibi materyaller tarafından emilen enerji, ısı enerjisinin aktarımının temel ilkeleri olan kondüksiyon, konveksiyon ve radyasyon ile dağıtılıyor. Pasif sistemler için basit teknolojiler ve düşük bir maliyet yeterli. Pasif sistem kullanılarak üretilecek güneş evlerinin, ısı kaybının tolere edilebileceği ılıman yerlerde kurulması daha uygun. Aktif sistemler ise ısı toplama alanının ısı depolama alanından izole edilmesi gereken soğuk iklim bölgeleri için daha uygun. Bu sistemde pompaları çalıştırmak için elektrik enerjisine ihtiyaç duyuluyor. Dünyada yaklaşık 15 bin pasif sistem kullanılarak inşa edilen güneş evi bulunuyor. Bu evlerin büyük bir kısmı Almanya ve İskandinavya’da. İlk güneş evi de Almanya’da 1991 yılında Wolfgang Feist tarafından inşa edilmiş. Almanya’da bir güneş evinin maliyeti, konvansiyonel bir evin maliyetinden sadece %5-7 oranında daha fazla. 2007 yılında New York Times’a konuşan Alman ve güneş evi sahibi olan Wolfgang Hasper, enerjiye tüketimini azaltırken evlerin sıcak kalması amacıyla işe başladığını söylüyor. Bunu ise kalın kıyafetler giyerek değil evin içerisinde ısıyı yeniden kullanarak başardığını anlatıyor. Amerika’da faaliyet gösteren Maine Solar House firması ise kendi internet sitesinde evlerinin durumlarını sık sık güncelliyor.
ENERJİ VERİMLİLİĞİ İŞ MERKEZLERİNDE DE KULLANILIYOR
Güneş evlerini İskandinavya gibi oldukça soğuk iklime sahip bölgelerde inşa etmek mümkün. İsveç’in Malmö kentinde Dr. Karin Adalberth’e ait ev bu örneklerden sadece birisi. Adalberth’e ait bu ev, çatısına kurulmuş 32 m2’lik güneş panelleri sayesinde yıllık ihtiyacından daha fazla elektrik enerjisi üretebiliyor. Paneller aktif olarak Nisan – Ekim döneminde verimli çalışıyorlar. Adalberth, E. On isimli bir firmayla anlaşarak ürettiği elektriği satıyor. Bir yıl içerisinde ortalama 4000 kWh üreten bu evin ihtiyacı ise yıllık 2600 kWh. Bu evin maliyeti normal bir evin maliyetinden 100 bin dolar daha fazla. Ancak ilerleyen dönemlerde bu teknoloji çok daha verimli bir şekilde kullanılacak. Enerji verimliliği sadece konutlarda değil büyük iş merkezlerinde de kullanılabiliyor. Çin’in başkenti Pekin’de bulunan SIEEB binası buna güzel bir örnek. İtalyan mimar Mario Cucinella’nın tasarladığı bu bina hem mimari hem de teknolojik özellikleri ile dikkat çekiyor. SIEEB binası güneşten maksimum faydayı elde etmek için doğu-batı doğrultusunda inşa edildi. Binanın kuzey cephesi ise ısı kaybına karşın yalıtılmış durumda. SIEEB´de en dikkat çeken özelliklerden birisi, binada her katta terasların bulunması. Bu teraslar hem her katın daha aydınlık olmasını sağlarken hem de üzerilerinde bulunan PV piller sayesinde enerji üretiyorlar. Bu enerji sayesinde yıl boyunca binanın sıcaklığı sabit tutulabilirken ayrıca suyun yazın soğuk, kışın ise sıcak akması da sağlanabiliyor. Binanın CO2 salınımı ise sıradan bir evin bile altında. Gelişen teknoloji ile sıfır karbon emisyonlu evler inşa etmek de mümkün. İngiltere’de düzenlenen Offsite 2007 fuarında lanse edilen teknolojik evlerde, evde olmadığınız zaman üretilen enerji satılabiliyor. Bu evler sayesinde yıllık elektrik faturası neredeyse sıfıra inebiliyor. BBC’de çıkan habere göre, evde kurulu olan atık ayrıştırma sistemi ile atıklardan da enerji üretilecek. Güneş evi inşa etmek yerine şehrin tüm enerjisini güneşten sağlamayı seçen yerlerde mevcut. Florida Power and Light (FPL) şirketi, tamamı Florida eyaletinin güneybatısına inşa edilecek 20 bin evin enerjisini, kurulacak güneş tarlası ile sağlamayı planlıyor. Şirket, 75 MW güç üretebilecek bir güneş tarlası ile işe başlamak istiyor. Projenin toplam maliyetinin ise 400 milyon dolar civarında olması bekleniyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler